1 Eylül 2015 Salı

Love me to death ♚

'' Eğer kendinden gerçekten nefret etmezsen nefreti anlayamazsın. "

-Hayat seksin intikam hissi.
İnsanlar vahşi, insanlar kör, insanlar yok.
Umut anlık mutluluk kalıntısı.
İnce yalan bulutları ıslatıyor güneşi.
Gün ışığı titriyor her gece ay ışığının karanlığında.
Acı bir zeka düşündürüyor seshissizliği.
İçimde ışığını kaybetmiş kelebek kanatları.
Açılan kollar bir haç gölgesi.
Sıvı yaşam ve vücudun dış görünüş merakı.
Duvarların koridorlara çarptığı çığlıkları.
Satırlar insan dışı hareketlerimin bir araya gelmesi.
Kolumda soğukluğunu koruyan bir saatin yanlış zaman dilimi.
Bir dokunuş ve ıslandı yağmur damlaları.
Mutsuzluk bile eksik yokluğunda.
Nihilist bir ön yargı gizli alaca karanlıkta. 
Aşk akşamüstü çarpıklığında.
Kendime olan nefretim zayıflığın acı bir gücü. 
Bir bar kenarında yokluğu adı altında en kötü saatleri bile özlemek.
( Acı; kendi hazırladığım soruları kendim çözmeye çalışmamın eseri )
Mr.Neviens * Bir piyano yazarı.
Ölümü yeniden üreten bir savaştır sevişmek.
Devamını Oku »

27 Ağustos 2015 Perşembe

Bir yardım çağrısı gibi çaresizlik ♔



Kış güneşi yaklaşıyor, gölgem hiç bilmediğim yerlerde yürüyor.
Zihnimi esaret altına alan düşünceler kutluyor yalnızlığı.
Ellerim, gölge ellere uzanıyor; vazgeçiyor ellerimdeki yıldızlar.
Yapraklar umutlardan sonra düşmeye başlıyor.
Ay ışığı atlıyor bulutların üstünden yer yüzüne, göremiyoruz gecenin sihrini gündüz ışığı altında.
Şehrin yalanları, gri kaldırımlardan süzülüyor yüzlere.
Gölgemin yavaş yavaş silinmesini izliyorum bu kentte.
Tatsız sözlerim bile terk ediyor, çaresizliğin üzgün şekliyle.
Unutmaya başlıyorum unutamadığım kendimi.
Yıldızlar kadar yüksek anıların derine inmesi.
Şarkılardaki fısıltılar ile düşüyor ağaçların göz yaşı yaprakları.
Karanlığın gri esrikliğin den kurtarın beni.
Devamını Oku »

25 Ağustos 2015 Salı

Kaybediyorum ♔

Bir rüzgar gibi sürükleniyorum.
Haykırmak artık işe yaramıyor görüyorum.
İnanmak basit ve anlamsız. 
Yazılanlar çaresiz.
Aydınlık yok, kokular yok; hissediyorum.
Gece kırgın, gök yüzü renksiz.
Siyah beyaz boyutta kayboldum. 
Lanetlerin tam ortasında uyuyor kokum.
Zayıflıyor sesler, siliniyor renkler.
Ağır buzullar altında yürüyorum.
Yorgun ve solgun sisli derin ellerim.
Siliniyor karanlık, kör oluyorum.
Terk ediliyorum karanlığa.
Anlayamıyorum, anlatamıyorum.
Devamını Oku »

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Işık bulamıyorum ♚

Zihnimin içindeki dünyada kendime yer bulamıyorum.
Kısır bir döngü içinde kendimi kovalıyorum.
Beklentilerimi karşılayamıyorum.
İyi şeylerin olduğuna inanmayı bırakıyorum.
Kaybettim kendi kendimi, hatırlıyorum.
Devamını Oku »

19 Ağustos 2015 Çarşamba

Artık bitti (・へ・) ♔

Gözlerim uzakta bir yerde zayıflıyor.
Duyamıyorum içimdeki adamı.
Sessizce gölgeler sarıyor adımları. 
Karanlığın içinde sisli ellerim.
Karanlık ışığı olan bir mum gibiyim.
Rüzgara yükledim tüm aşkı.
Fısıldıyor rüzgar kelimeleri.
Islak balığa benzeyen bir kelebek gibi.
Pencerelerin göz yaşları, gök yüzünün ıslak ruhu.
Ben yoruldum, ben artık duymuyorum.
Ben acı bir çirkin prens. 



Devamını Oku »

14 Ağustos 2015 Cuma

Saklanmış her şey ╰ω╯♚

Gözlerde okunan mutsuzluklar.
Genç olmaya inandırılmış ihtiyar.
Tek gece yaşanan biz kavramları.
Ses yok şehir sakin.
Ütüsü kırışmasın diye bir koltuğun üzerine bırakılmış mutluluğum.
Mutsuzluğum bile kalmadı.
Gelecekte yaşıyormuş sanki geçmişim.
Sessizliğin umutsuz şekli kalacak biz gittikten sonra şehir de. 
Seslerden önce gölgeler kayboluyor.
İsteksiz gidişlerin isteğini anlatan eylemler.
Sadece uyanmayı bekliyorum, bizi biz olarak görebilmek için.
İplere asılmış parşömen kağıtlarının çoğu kırışmış.
Bir hava perdesinin arasında görüyorum gerçekleri.
Hava baloncukları ışıldamaya başlamıştı.
Işıkları hapseden bir hayalin perisi.
Düğümlenen nefesin geçmişe olan aşkı.
Biliyorum uyanacak, kaybeden her zaman kaybecek. 
Lanet tekrarlanıyor.
Toparlanamayan notalar.🌑 ╰!╯
Devamını Oku »

13 Ağustos 2015 Perşembe

Bir ayakkabı hikayesi ˋωˊ ♚

Dokunduğum her gölgede korkmuş beyaz var. 
Fiziksel eylemlerin duygusal depremleri.
Korkmuş insan fikirleri.
İyi olmayı iyi biliyorlar.
Güçlü bir duruş.
Yalnızlığın kalabalık ta ki çaresizliği.
Ben kendiyle konuşan biri haline geldim.
Stabil bir yaşamın nötr bir kavramıyım.
Yazdıklarım yada yaşadıklarım yalnızlığın en açık tanımı.
Suskun bir grinin tonuna yenildim.
Ben anlamı olmayan ve artık kendiyle bile konuşamayan biri haline geldim.
Toparlıyamıyorum notaları.🌑
Devamını Oku »

8 Ağustos 2015 Cumartesi

Kanım ağırlaşıyor küçülüyorum. Sıcak şarap içmeye başladım bir bankın ötesinde.
Suskun bir yalnızlığa dönüşüyorum.
Toparlıyamıyorum notayı.🌑


Devamını Oku »

31 Temmuz 2015 Cuma

Düşler her zaman korkuya dönüşecektir. (^ム^)

Kirlenmesin diye başlamadığım bir yaşam var.
Bir kalemin her tonunda var gibiyim.
Dönmemeyi umuyor, umut etmiyorum.
Yüzler yok, simalar kayıp ve sisli.
Basamaklar karanlık kokunun tozlarıyla kaplı, puslu ve pürüzlü.
Aşağıda bırakılan aşınan bir geçmiş var.
Zaman kendine özgü ve anlamak solan bir kolera günü gibi.
Anlamak ve açıklığa kavuşturmak için kafamda durmaksızın devam eden şeyleri unutmak istiyorum.
Anlaşılmak? var olmayan bir var oluşun ismi.
Yaşlı bir adamın boş saçmalıkları gibi onarılmaz sislerle saklanmış derin ellerim.
Yada yaşlı bir köpek balığının aşınmış dişleri.
Her yer farklı, anlattığım şeyleri tekrar; tekrar anlatan birisiyim.
Aşağıda bir yerde bıraktığım neler var?
Onarılması imkansız neleriniz var?
Odamdaki yanık deri kokusuna sarılmış viski kokusunu duyuyorum.
Kanatlarım küçülen kuruyan ve yaşamı umursamamak için solan bir ceset çiçeği gibi.
Kanatlarım uçmak için değil havayı yaran kanatlar.
Arzu ettiğinizden çok küçük umutlar.
Rüzgar bize önemsemeyi veya önemsememeyi öğretiyor.
Olduğumuz yerde durmayı öğretiyor.
Atılan gölgeler ve gösterilmeyen adımları hissediyorum.
Duvardaki gölgemin yankısı var gözlerimde.
Sesler dokunarak duyabileceğim bir şarkı.
Sonsuz öyküler yazılmalı, yada sadece susmalı.
Sadece hissetmek istedim iyi şeyleri.
Güzel bir boşluk bulmalıyım düşmek için.
Yaşantının mumu ne kadar kaldı?
Rüyalarımda yaşayan adam artık uyanmalı, iki damla siyah ve bir damla beyaz. 
Rönesans vaktinin hissettirdiği notaları yazmak.
Çok ucuz bir hikâyeyi barındırıyor yaşantım.
Biliyorum unuttuğum çok şey var.
Kim olduğum karanlık bir gride saklı.
(ˋムˊ)
血液のみの味。
Devamını Oku »

10 Temmuz 2015 Cuma

Kendim karşısında herşeyimi kaybeden birisiyim. Anılarımdan başka sanatım yok.

Ellerim sofistike prensibine bağlı kalarak yüzümde dolaşıyor.
Kendini tanımayan bir izci.
Feri sönmüş bir gece ve ikilem bulutları yer yüzüne yakın.
Kasvetli bir ağacın altında ayrılık gölgesi hakim.
Körlemesine parlak bir sokak,gölgeli bir adam.
Ellerindeki ellerim neye hakim?
Taklit edilen sağ duyular.
Zamanda zamanın olmadığı bir yerdeyim.
İsmi olmayan kayıp biri.
Dokunabiliyorum sanki karanlığın sesine.
Susuyor kokular,sesler sürükleniyor.
Unutulan vedalar, unutulmayan hayatlar.
Rüzgarda savrulan yaşam kalıntıları.
Hissedilemeyen bir acı.
Adımlardaki hikayeler fısıldıyor.
Kaybetmiş şehirlerin insani hikayeleri.
Suçsuz sokaklar.
Penceresi kapalı gökyüzünün.
Dudaklarda kilitli kalan sözcükler aydınlatıyor yalnızlığın yolunu.
Lanetli bir günün saatler-iyim.
Tüm zamanları kısa bir yaşam içinde öğrenmek.
İçmek bir hastalık değil, anı koleksiyonu.
Uykuya dalmış bir ruh.
Sadeleştirilmiş ve saptırılmış yaşamlar.
Gizli bir eşsizlik var seslerde.
Yalnızca biri mükemmel olarak kalacak.
Ruhun olabilecekler yası.
Değeri azalmayacak anıların, anısı.
Bir tarafa atılan yağmur damlalarında gizliyim.
Güzelliğin kaçınılmazlığı ve değişim.
Geçicilik kavramı anlamsızlaşıyor.
Kelimelerin ederinin karşılığı olsaydı yazamazdım.
Gelecek istesem de istemesen de gelecektir.
Sıradan bir yetişkinlik çok daha iyi.
Güçlü bir fetih gerektiren denizkızı.
Dünya zarafetiyle bir sürpriz yaptı.
Büyüsüne bağışıklık kazanmak.
Venedik şarapları için iyi bir gece.
İnsanlar dil bilgisi aşağılayıcısı.
Cahili-siniz bir birinizin.
Yolsunluğunuzla kemikleriniz zehirlendi.
Güçsüz bir ışık karanlıkla başbaşa.
Gri bulutlar altında pamuk şekerden acı bir adam. Yağmur yaklaşıyor, rüzgar savruluyor. Görüyorum sessizliğin sesini.
Kim olduğumu unutmadım. Ben hiç kimseyim
Bu bir,  bir? Unutulan zaman tekrar çaldı harflerimi.
Devamını Oku »

2 Temmuz 2015 Perşembe

Kötü bir aktris ve psikolog.

Kelimeler ve aklımdaki sahneler
Fiziksel ironi her atomda gizlidir.
Tutku zinciri adı altındaki düşler.
Hipotezm benim yaşamsal faktörü-m.
Zihin fiziği değiştirir.
Sözcükler ve ses dalgaları bütünleşirse istenmeyen geçmiş, isteklerini anlatırken bile gerçekleşebilir.
Yeni bir tür dol-anıklık.
Psişik denklem ve sözcüklerden var olan birisiyim.
İki parmak arasında ki ıslatılan mum ipliği.
Doğrusal olmayan süreçler.
Kalıplaşmış değimleriniz var ve arkasında yaşam yok.
Görmek yetisinden uzaksınız.
Egolarınız edepsizliğin festivali.
Yaşamın gerçekleşmek istenilen moment-um düşüncelerine sahibim.
Yaşamanın sanat olabileceği bir zaman ve nobel ödülüne layık görülen bir peri.
İnsanlar, insanlara onun bir paspasıymış gibi onlara pislik gibi davranıyor.
Bazı şeylere mu-sade ediyoruz.
Hayatın monotonluğunu benim yüzüme vuracağı zamanın geleceğini tahmin edebiliyorum.
Bazı yerlerde sanki zaman donmuş gibi hiç bir değişiklik yok.
Bazı şeyleri anlatmak için farklı bir cümle yok.
Farklılık bazen olmamasıyla gözüküyor.
Bazen hayatlarımızı bazı şeylerin gölgesinde yaşıyoruz.
Olaylara, yaşamlara spesifik gözüyle bakmak yoruyor.
Sözlükte en kötü kelimeleri aratsalar kalıntılı resimlerime ulaşırlardı.
Dursam deliriyor gibiyim devam etsem takılmış bir plağın benzetme-siyim.
Kötü bir aktris gibiyim.
Kar ve alabildiğine beyazlık var.
Kısır bir döngü içindeyim, farklı hiç bir şey doğurmayan bir döngü. 
Bir psikiyatriye gitmek orada kendini canlandıran bir aktör olmak ve bittiğinde bunu hissetmek nasıl bir duygu merak ediyorum.
Normal bir yaşamda kendimizi yansıtıyor iken orada kendi yansımamıza şahit olmak sizce nasıldır?
Kendini anlatırken dışarıdan izlediğini hissetmek.
Güç geçtikçe tuz krallığı artıyor. Farklı bir adam kar fırtınasında boş boş gezen bir hayalet haline gelmiş.
Dudaklarıma değen kelimeler ıslak yağmuru anımsatıyor.
Dudaklarına değen kelimeler rengarenk uzanan ellerini gösteriyor.
Dudaklarındaki yağmur damlası kelimeler yaşamın fiziksel tarafı.
Dudaklarındaki masumiyet zavallı kelimeleri utandırıyor.
Mükemmellik etrafında zıttı olan her şeyi eritiyor.
Rüzgarın sesi fısıldarken, güneş farklı bir renkte farklı bir tat veriyor.
Continue up
Devamını Oku »

25 Haziran 2015 Perşembe

Neyim ben?

Beta evresi.
Gerçekleri hissettir.
Geçmişin, şimdiki felsefik anlamları.
Ben göremeyecek kadar kör biriyim.
Durgun bir su gibi çürüyor kendindelik.
Ses dalgaları psişik duyuluyor.
Yalan olduğunu bildiğim birisiyim.
Soluk parçalı siyahlar var.
Sezgisiz ve sessiz.
Duygusal senfoniler.
Gerçekleriniz ile alakası olmayan birisiyim.
Yanılsama ve gerçeklik arasındaki ayrımı nasıl yapacağız?
Aşk hipotalamus etkili bir endoplin savunması.
Neden o adam veya kadın?
Tamamlayıcı genetik sinyalimize denk gelen kokusuz fenomon salınımı olabilir mi?
Üreme savaşındaki habersiz katılımcılarız.
Doğuştan gelen korkularımız hangi eski tehlikelere dayalı?
Kişiliklerim, kişiliğim Entropi ilkesi gibi.
Evrenin artan bir düzensizlik konumu mevcuttur.
İnsan beyni zamansal boyut gibi.
Zihin tek bir yönde hislere doğru akar.
Seçimsiz bir yaşam, bir ihtimal sürecidir.
Aşkın korkutucu silahı sekstir.
Doğru kişiyle kullanıldığında evrim teorisi duygusallığı doğadan alarak düzensizliğin baş kaldırmasına engel olur.
Mutluluk evrimi gerçekleşir ve süreçler yeniden boyutlandırılır.
İyilik sevgisine dayalı olan güç kötülüğe oranla oluşan sevgiden daha az olursa ne olur?
Karanlık kötü müdür?
Gerçeklerinizin gerçek olduğuna nasıl inanabiliyorsunuz?
Detaylı düşünmek bir hastalık tır.
Günümüzdeki ismi paranoya.
Sigara dumanı sigaraya geri dönemez bizlerde geri dönemeyiz bu yüzden seçimlerde doğru karar önemlidir.
Geçmiş düzenlenemez.
Anlamadığınızı görebiliyorum, uyanmanız gerektiğini düşünmeniz gerek.
Çünkü ben ve kelimeler sizin deta evresi ile adlandırılan en kötü derin uyku bölümüyüz.
Kadınlar milyonlarca var olan gizli tarihlerin anahtarlarıdır.
Ruhlarındaki kutsal şiiri okumak için bunu bir prense teslim etmek isterler.
Bekleyişler aranmaları.
Sahip olduğunuz tek şey yaptığınız tercihlerdir.
Düzen anlaşılmayı bekleyen bir keşiftir.
Bilim,zaman,evren ve aşk.
Beni tanımamanız gerektiği gerçeliği var.
Yalan söylemek bir kaçıştır.
Zaman da evrenin oluşturduğu yalanlarının bir kaçışıdır.
Bu kaçış evrim teorisini oluşturdu.
Farkındalık ne zaman başladı?
Ne istediğinizi öğrenmelisin.
Sevilmeyen olmak bir ödül mü? 
Bazen kazanırken bile kaybettiğinizi görürsünüz.
Ben sıradanlık yaratan ara yaşamın değersiz kaptanıyım.
Kötü bir şey yaparak iyi nir şey yaptığını savunmak.
Sahi ben ne anlatıyorum ki?
Listen to Mozart
Yaşantınıza dönme vakti, get up.
Devamını Oku »

22 Haziran 2015 Pazartesi


Bilmiyordum.
Tuhaf bir duyguya kapıldım.
Anılarda yaşayan insanlardan nefret etmeye başlayan duygular.
Etrafımız hayaletlerle çevriliydi.
Güneş günden saklanıyordu ve küçük çukurların üstündeki gölgeli ışınları altın bir göl gibi görünmesini sağlıyordu.
Harap olmuş bir yerde bıraktığım zamanlar yaşadığım her saniyemi almış.
Hatıra güneşi asla batmaz.
Anılardan yollanan çiçekleri anlayacaksın.
Denizaşırı, uzak ve unutulmuş bir yerden sana menekşeler yolluyorum.
Korkuyu günden saklamak.
Hayal edilenler benim için çok daha dehşet verici şeyler barındırıyor.
Düşünmekten alıkoyan ve saatleri dolduran şey senin varlığın.
Başından itibaren inanıyorsak kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet olur.
Artık korku yok.
Gizemli gözüküyor.
Tarihin varolmayan insanıyım.
Ve bütün nisan gözlerinde parlıyordu.
Saçlarında gölgeli güneş ışınları vardı.
Ketenkuşu gibi kahverengi ve yumuşacık görünüyordu.
Birlikte yürünen uzun ve beyaz bir yol.
İnsanlar gerçeğin parçalarını bilir.
Bilgi bir kısmı bilindikçe gereksizdir.
Evrensel bir senfoni sesine işlenmiş.
Bireysel kaderlerle ilgilenmiyorum.
Özgür iradenin yalan olmadığı düşüncesi bence bir saçmalık.
Manipülasyona bağlı değil.
Sadece kaybolan, bulunan anıları başkasında yaşıyor.
Kendindelik nerede?
Gerçekleri yorumlamadan geçmiyor zaman.
İnsanlar kendisinin farkında olmak istemez.
Müzik asla durmayan bir şiir.
Tuşları olan bir çarkta yazılan kelimeler sıcak.
Tarih sayfalarından çıkan duygusal yükseklik seziyorum korktukça.
Kutsal tapınak dışlamış geleceği.
Gerçekten azat eden ilk kişi.
Gelecek bu.
Bizi özgür kılan güç şarkılarla yaşanmakta.
Sinapsis belli bir şekilde ayarlanmalı ve sarılmalı.
Sözcükler tüm nörotransmitterlerin birlikte çalışmasını sağlar.
Nörotransmitlerim durmuş.
Doğa düzeni kensini oldukça hızlı geri çevirir.
Adab-ı muaşeretten ötürü sorulan sorular, bir yalan.
Yarım kalıyor herşey.



Devamını Oku »

8 Haziran 2015 Pazartesi

Mental confusion . Male clown , joke nothingness..

Yaşantının sonsuzluğuna kadar.
Uzak diyarlarda titrek bedeni ve çizgili dallarıyla, pastel renklere aldanmış bir ağaç bir sahil kıyısı sırasında ölümü tadıyor.
Eski asırlık bir metal kronometre.
Yaşadığım saniyeleri, mutlu saniyeleri kaydetmek için kullandığım bu antik saniyelere göre hiç doğmamış birisiyim.
Bir kelebek kadar bile yaşayamamak.
İnsanlar aşkı ayrı ayrı kişilerde bulmak istiyor.
Semai aşk adlandırması ile kutsallık soluyor.
Okyanus, deniz kısacası sudan kaçıyorum; beni boğacağından değil sadece üzdüğünden.
Onunla geçirdiğin anlar zamanın özü gibi.
İki kadeh dolusu şarap
Bir kere yerine defalarca kadeh tokuşturmak böylelikle de aşkları daha iyi birleştirmek.
İnsanlar kabullenmiş ve düşünmüyor.
Aşk dünyadaki en iyi meşguliyettir.
Aslında insanlar artık hiç bir şeyin üzerine düşünmüyor.
Soğuk caddelerde elveda dan başka yankı bulamamak.
Artık kimse aşk üzerine düşünmüyor.
Bazı filmler yeni başlanmış resim gibi başta hiç bir anlam taşımıyor.
Bir kaç ton renklendirme ile sonuca anlam katıyor.
Yazıldığında hiç bir şey anlam ifade etmeyen günün birinde anlatılmayı bekleyen sözcükler var.
Maddeleşmiş ve Aşk'tan mahrum kalmış bir şekilde yaşıyoruz.
Çünkü bizler özgürlüğe ulaşmış insanlarız.
Cinsel özgürlük dahil her tür özgürlükten bahsediyorum.
Bu kötü olabilir.
Aşkın var oluşun acılarını unutturmaya yaradığını öğrendim.
Aşk günümüz dünyasında tehlikede, duygulardan siliniyor.
Aslında sonsuza kadar aşk diye bir şey yoktur.
Aşk bir sonraki romantizme kadar süren romantik anıları geçmişe ekleyen bir duygu döngüsü.
Sonsuza kadar sevme yetisinden yoksunuz.
Yoksun bıraktılar.
Dünya'daki ciddi her şey bana saçma gelir.
Aşk?
Hiç bir söz onu yaşatmaya yetmez.
Eğer mucizenin kendisi sonsuza kadar dayanmıyorsa.
Anlık bir aşk mucizesi sonsuza kadar dayanamaz.
Sonsuz olan aşkın tanımları.
Bu meşguliyet hayatımın izin verdiği ölçüde devam ediyor.
Hayatının izin verdiği ölçüde.
Monoton, tahmin edilebilir ve ayinsel insanlardan sıkıldım.
Edebiyattaki kötü örnekler arasına girmek bile iyi galiba.
Öyle veya böyle yaptın işte.
I'm nobody. I stand by my words. And I am nothing. It must show that it is a lie. If you l me, I fell. if you push me I'll fall.
Devamını Oku »

Antik sevginin saniyeleri.

Duymadığım bir kokuyu sunan sessiz bir şarkı var sanki.
Bir kadının değeri kelimelerden daha fazladır.
Zor bir ziyaretçi.
Görünmez bir cümle hafif adımlarla saklanıyor sanki.
Soyut her şeye sahip gölgeler.
Yazdıklarım yoksul bir bardaki Latin dansı gibi.
Benim rengarenk renklerim karanlıktan ibaret.
Ağaçlar mavi, göl yeşil ve renksiz bir adam.
Pastoral renkler kayıp.
Zaman titriyor.
Geçmiş yıldızların, dönen zamanında tutsak tüm karanlıklar.
Kaybolmuş antik veliaht, yıldız tozları göletin yansıyan gök yüzünde sakin.
Başını önüne eğmiş bir manzara ve ağır yosun kokusu var bu gölette.
Işıklar geri çekiliyor git gel dalgaları gibi.
Nasıl emin olabiliyorsunuz? yaşadığınıza.
En kötü hayal dünyasında yalnızım.
Yaşadığımı bilmemin tek sebebi yaşamıyor olma düşüncelerim.
Gökyüzüne dokuna-bildiğim tek yer su damlaları.
Ya kabus, ya bir rüya; yada bir hiç.
Tatsız Plüton'un şarkısı.
Latin bir kararlılık var bazı şeylerde.
Tutsaklık, tutsak duygulara. 
Haklı çıkarttılar beni tekrardan.
Geceye bir karanlığım.
Aydınlığım siyah, ruhani dünyada.
Yaratılan her şey külleri arzuluyor.
Beceremediğim her şey tek becerim.
Sessizlik aşık olmuş ellerime.
Kelebeğin kanatlarındaki renkler gibi.
Aydınlığın kalın giysileri var ruhunda.
Renklerini görmek isterim.
Biz seninle var olmayan tondaki bir renkle kuşatıldık.
Peri kızının zırhı ve kalkanıyım.
Fısıltılar ile ağırlaşıyor hava.
Fısıltıların aşkı.
Ne ince bir günah.
Tüm bu zamana sahip misin?
Rengarenk dalgaların deniz kızı.
Yarınları dünlerde yaşamak.
Feri sönmüş bir geceydi, cennetin bulutları çok alçakta kasvetli bir sahilde akşamın gölgesi üzerinde boynu bükük bir manzara vardı.
Kaybolmadan önceki günlerdi korku içinde terk edişler başlamıştı.
Tekrarı olmayacak son bir duygu.
Masumiyet var sesinde, ölenlerin çığlıklarını duyuyorum.
Gazete kağıtları ile kapalı pencerem.
Ellerim soğuk korkunç sesler yanımda.
Duyulmayan bir uykuyla beraberim.
Sonu yok gibi sonların.
Rengim siyahın gök kuşağı.
Bir şarkı var sanki dilimde: sözleri hiç olmayan.
Var oluşumda sıkışıp kaldım.
Yapay yaşam zincirini kırıp yeni bir çizelge yarattı.
Sıradanlıklar yazılıyor.
Neyin öncüsüyüm?
Yazdıklarım yoksul bir bardaki Latin dansı gibi.
Bilinmeyen bir dünyada görünmeyen birisi olarak yaşıyorum.
Antik sevginin, ve hiçliğin asırlardır veliahtıyım.
Kelimeler sanki canlı ve uykuda, sihirli bir ses ile uyanmayı bekleyen mısralar.
'' Belkide yalanlar gerçek kadar doğrular. ''
Devamını Oku »

3 Haziran 2015 Çarşamba

Kaos, aşk ve ölüm

Kaosun içinde gibiyim. Islak bir kelebek gibi çırpınan balığa benziyorum.
İlk cümle için dakikalarca bir nokta üzerinde beklemek bir sonraki sayfalarda şekilsiz bir nokta izine rastladığında bu gerçekliği anlamak ve her şekilde bir felsefesel yapı türetmek.
Geçmişte yaşadığımız olayları gelecekte öğrendiğimiz temel veya metamorfoz terimleriyle anlatarak geçmişteki düzensiz anıları düzenlemek. 
Aşkın bozulduğu bir devirde yaşıyorlardı.
Bir kaostan doğan; bir aşk.
Kolera günlerinin duygusal acılarını gösteren bir hikaye.
Hikaye...
Evren gizemini koruyan bir hikaye.
Bana birisini hatırlatan bir yıldız var.
Şarkı notaları gibi bir yaşam;
Yaşamın oluşturduğu şarkılar gibi bir yaşam.
Zayıflarken güçleniyordu görünmeyen bir şeyler.
İki dünyaya ait bir şey var.
Dile ihtiyaç duymayan bir şeylere sahip olduğumuz bir kargaşaydı.
İnsanlar ayrımcılığı tam anlamıyla sürdürüyordu.
Zıt insanlık oluşturmuş ve kansız bir savaş vardı.
Uzak davranış savaşları.
Dışlama, em-pati yoksulluğu.
Zamanın kavramsal sınav sorusu.
Kimsiniz?
Her şeyin bu kadar önemsiz ve düzensiz olması ne kadar korkunç.
Market kapı sensörleri gibi vagina'sı olan kadınlar dolaşıyordu sokaklarda.
Her zaman o kargaşaya rağmen seks düşkünlüğü.
İçinizden hayır demek geçerken evet demek yada bunun tam tersi.
Feri sönmüş bir manzara ve gölgelenmiş bir geceydi.
Son bahar başlangıcı ağaçların çıplaklığını bir nevi ruhlarını gördüğümüz bir zaman.
Tüm insanlığın bir döngü içinde yaşadığına inanan bir öngörü içindeydim.
Bizim kötü olduğumuz zamanlar sanki bizim mutlu günlerimizden birileri faydalanıyor sanki bir mistik-sel güç var ve biz mutsuzken başkalarının mutluluğu için mutsuz olarak bir savaş gösteriyorduk.
Sanki bizler kötü günleri yaşayıp iyi günleri sağlamak için var olan insanlardık.
İki kadeh mutluluk, mutsuzluk ve insansal bir yaşam.
Biz mutsuzluk kadehinde yaşayan insanlardık.
Onlar görebiliyordu karanlığı dışarıdan bir zavallı tanımı olmuştuk onlara göre.
Her ne kadar kadehin en üstüne yüzüp mutluluğu görmeyi başarsak da birileri her zaman bizi geri çekmek için zamanı kullanıyordu.
O kadehten çıkmanın tek yolu yaşamı terk etmekti.
Aşk kelimesinden uzak bu şeyleri söylemek kolay ama zordu.
Yaşantım, hayallerim dalgayı kumun üstünde tutmak gibi.
İnsanlar gerçek olmasını istediği şeylerden kaçıyorlardı.
Tüm güzelliğin arta kalan veliaht-ı bir peri masalı.
Hakkında cinsel olarak hiç bir şey olmayan;
Edebi bir zevk ile sekse karşılık veren bir adam.
Nesneler tanıdıklaştıkça saklanabilirler.
Ama farklı bir bakış açısından baktığında bir anlam kazanabilirler.
Aşk yalanlarla sarılı en aşağılık içgüdülere hitap eden bir duyguydu.
Bir sebep aramaktan yorulmuyoruz.
Neden demelerimiz hiç bitmiyor.
Vücudumda en kötü şiir yazılı.
Yazıyorken kendini piyano çalıyormuş gibi hissediyordu.
Müziğe olan saygımla gözlerim kapalı bir şarkı ile başlamak.
Ve yalnızlığın tekrar yüz üstüne çıkacak olma korkusu.
Ben tamamlanmayacak bir başlangıcın klişe-siyim.
Devamını Oku »

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Acı bir şarkının çığlığı.

Gün geçtikçe hiç bilmediğim bir his gibi soluyorum.
Merhametsiz biri olarak gösterildim.
Kendim, beni umursamıyor. 
Ölecek olan bir beden için bir şey yapmaya gerek yok.
Beni gerçekten kimse sevmez.
Zamansız sanki her şey.
Yazdıkça aslında bir şeyleri yazamadığımı görüyorum.
Kelimeler bir daireyi takip edip aynı yerde duraksıyor.
Hayatımdaki her anı pastel renkler ile boyalı.
Oda o kadar çok karanlık ki, karanlığı bile göremiyorum, sevdiğim bir karanlıktı oda yok oldu. 
Sanki karanlık olan benim, oda aydınlık. 
Beceriksiz bir kadere, yada garip bir adama sahibim.
Bedenimin dışında hiç bilmediğim bir yerdeyim.
Renkler, iyi hisler, bilmediğim şeyler hiç tanımadan küsmüş bana.
'' Her şeyin, hiç bir şeyin '' ortasında kalmış gibiyim.
İnsanlara söylediklerim gerçek dışı, yaşanan bir farksızlık.
Daha adımlarını atmadan önüne kırmızı halılar açılan mükemmel birisiydi.
Karlarla kaplanmış bir kalp.
Ağır sessizliklerin hikayeleri.
Her masal bir gün biter mi?
Her rüya bitmek zorunda mı?
Mutluluk kavramı hiç var olamak için uydurulan bir hissin mi eseri?
Sessizlik başlıyor, kelimeler yetinemiyor.
Bir şarkının çaresiz notaları gibiyim.
'' Gökkuşağı renkli '' bulutlar nerede?
Peri masalı şarkısı.
Her kötü düşüncelerin, hitapların resmedilmiş hali gibiyim.
Zayıf, ve kötü birisi.
Duyduklarım son yolcu.
Düşüyorum kelimelerden, dışlanmış gibi.
Devamını Oku »

14 Mayıs 2015 Perşembe

Ne anlatmalıyız?

Ne konuşsam?
Ne anlatsam?
Neyi dile getirsem bilmiyorum.
Buz kütlesine hapsolmuş gibiyim.
Gözlerim bir krallık oluşturdu tuzlardan, ıslak bir şehir.
Kurumuş suların altına gömülmüş siyah bir şehir.
Her insanın yüz hatlarında kendi şehirleri gizli.
Hiç-sizliğin ilk sahibi karanlıkta boğuluyor.
Ben öpüldüğünde prens olmayan bir kurbağa.
Mumlardan bir dağ oluşturdum, küçük bir kağıdın üstünde.
Yarım kalan hikayeler gibi eksikler.
Küçük bir kağıt büyük bir yaşam.
Neden günah gibi dinin en çirkin kavramına sığınıyorsunuz?
Yazıldıkça anlamları soluyor kelimelerimin.
Kaybediyorum sanki her zamanki gibi.
Üzüntüyle mutlu olan hastalıklı bir beynim var.
Sanki zihnim bir kütüphane gibi.
Tüm kitaplarımın sayfaları kopmuş ve uçuşuyorlar.
Aralarından hangi kelimeleri seçip konuşmalıyım diye düşünüp duruyorum.
Galiba delirdim.
Yarınlar çok geç.
Zaman kovmuş beni.
Dinlediğim bir kayıt parçasındaki alıntılar gibiyim.
Ben ben olabilmek için bir çok bedel ödemişim.
Fakat ben silik biri bile olamamışım.
Kaybettim ben kendi kendimi.
İçimde siyah bir koza var, küçük kanatlı bir kelebeğin kozası.
Ya düşüncelerin, yada cümlelerin sırası düzensiz.
Nereye uçacağını bilmeyen pastel renkli kör bir kelebeğim.
Ne zihnimdeki sesler son buluyor, nede kelimelerin satırları.
Devamını Oku »

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Uyku öncesi huzursuz eden diyaloglarımın kıymetsiz satırları.

Sadece sesler duyuyorum, karanlığın kelebek kanadı sesleri.
Tek ihtiyacım bir hafıza kaybı.
Acımıyor hiç üzüntülerim.
Acıtmıyor tokatlarım.
Acımıyor artık bana benliğim.
Susup izledim sessizce uzaktan beni.
Acıtıyor. . . . 
Bir şeylerin eksik olduğunu düşünme düşüncesi.
Sokaklar duvarlarda kaybedilmiş ruhsuz bedenleri taşıyor.
O kadar çok yanlış ki düşüncelerim, yanlışlık acımasız davranıyor.
Yalnızlık kucakladı ve sildi göz yaşlarını.
Duymak istemiyorum içimdeki kişiliklerin neden tümcelerini.
Bu gün tekrar görüyorum hiç kimse oluşumu. 
Doğduğum günün nefretinin ismiyle kutsanmış ruhum.
Bir köleliğin suskun adımları var ellerimde.
Artık kayıp cümleler.
Bu kadar karanlık mı kelebeğin rengi?
Bu kadar basit mi gecenin gök yüzü?
Bu kadar basit mi bir şarkıyı anlamak?
Bu kadar basit mi yaşananların notalarını yaşamak?
Bu kadar basit değil doğru cümleyi bulmam.
Zor, zor demek kolay, zor olan düşüşler.
Duymak istiyorum şimdi neden diyen sesleri.
İhtiyacım yok bir hafıza kaybına.
Acıyor bana üzüntülerim.
Acıtıyor tokatlarım.
Acımıyor artık bana benliğim.
Susup izledim sessizce uzaktan beni.
Bir cümleye başlamak zor, virgüllerin arasını doldurmak kolay.
Bir başlangıç zor, başlangıcı devam ettirmek göreceli.
Bir yazarak cümleyi tamamlamak kolay, son bulmak zor.
Ellerimi yönetemiyorum zihnimi uyutamıyorum, ben gene bir yazıya son bulamadım, bulamıyorum.
Mumların ışığı üstümde uyurken ben gölgemin üstünde uyumaya gidiyorum.
Devamını Oku »

3 Mayıs 2015 Pazar

Hiç-sizliğin geçmişteki ilk sahibi.

Bazen hatırlatıcılara ihtiyaç duyarız.
Sonsuz düşler kurmak yerine geçmişi izliyoruz.
Geleceği geçmiş ile kirletip. Geçmişi gelecek ile aydınlatıyoruz.
Karanlık bir odanın içinde rengarenk griler var.
Saatlerdir dışarı bakıyorum,saatlerdir yağmur yağıyor görüyorum;
Ama yerler kuru.
Sanki gördüğüm farklı bir zaman dilimi. 
Ya gelecekte yaşanan yağmur sahnesini yada geçmişte yaşanan bir geceyi görüyorum.
Aynı anda yaşanan iki zaman. Aslında bunu zaten biliyoruz, her zaman aynı zaman içinde hem geçmişi hem geleceği yaşıyoruz.
Kavramsal olarak bildiğimiz bir zaman teorisi, zaman yalnız mı? 
Yoksa bizler gibi çoğul mu?
Zamanı yaratan canlılar olabilir mi?
Garip düşüncelerimle korku içindeyim.
Mezarlıklar yaprakların hüzünlü şarkılar mırıldandığı soğuk düşlerle dolu.
Zaman dökülüyor saatlerin içinden geleceğe; gelecek ise geçmişe.
Geçmişteki zamanlar ölülerin külleri sanki.
Tuhaf döngüler var yada tuhaf karakterim var.
Dinlediğim şarkıda kendimi görüyorum. 
Sese dokunuşum gibi; bu bir hatırlatıcı.
Bir labirent var duvarları ve haritası olmayan, içimde yarattığım fakat içinde kaybolduğum. 
Susuyorum çünkü bir şeylere bahane olan suskunlukları-m var; 
Ve diz çöküyorlar konuşmam için. 
Sessizlik artık benden sıkılmış ve uykularımı çığlıklar atarak uyandırıyor. 
Rüzgar dışlamış beni üşü-yemiyorum.
Bu Dünya'daki, her şey başka yere gitmiş gibi.
Karanlık beni esir almış boş bir kutuya koymuş.
Bu kutu kendi hakkımda bilmediğim şeyleri biliyordu. 
Karanlık sanki zihnimin gerçeği bana yansıtmasıydı.
Bilmediğim silik düşleri gösteren bir ışıktı.
Siyah ışığı olan bir fener beni aydınlatıyordu. 
Karanlık renkli bir odada bir ışık olabilir. 
Renklerin ışıltısı, ışığı; karanlıkta bir renk değil midir?
İnsanlığımdan kalan ne varsa saklamış ve kimseye bir şey kalmamış gibi.
Hiç mutlu olduğumu hatırlamıyorum.
Sanki öyle bir duygu yokmuş gibi. 
Var olduğunu iddia eden insanlar ise biz diğer insanlara boş bir şeyi inandırmaya çalışan zevzekler olduğunu düşünüyorum. 
Bizi hiç var olmayan bir şey için yoruyor olabilirler. Bazı şeyleri görmemizi istemiyorlar yada onlar gibi bir şeye inanıp o şeyin olmadığını görüp üzülmemizi istiyorlar.
Üzgünken daha çok üzülmemizi.
İnsanlar sadist.
Her kavramın asil bir ilk sahibi vardır.
Asil bir sevgi var korkunun bile korkudan korktuğu.
Bir ses var bir uğultu gibi ama bu güzel bir uğultu ardından bir rüzgar esiyor, burada esen rüzgarı o sesin yanın da da duyuyorum sanki beni izliyor, beni dinliyor. 
Tınısı beni çağırıyor, sanki bilmediğim bir dilde konuşuyor anlıyorum ama anladığımı bilmiyorum. 
Gel diye sesleniyor ama nerede olduğunu bilemiyorum.
Galiba ben hiç-sizliğin geçmişteki ilk sahibiyim.
Devamını Oku »

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Kararsızlık


Bir kadın görüyorum bir o kadar çaresiz, ama bir o kadar güçlü.
Sözcükleri seçemiyor, anılarını silemeyen zaman ile savaşıyor.
Kurmak istediği cümleleri terk etmeye devam ediyor.
Beni korkutuyor.
Anlam veremiyorum, ne başı var ne sonu; karşısında kendimden utanıyorum. 
Tenine işlenmiş acıların katili olmak istiyorum.
Yarım yamalak cümlelerimin ne anlama geldiğini bilmiyorum.
Biriktirdiğim cümlelerimi, unutuyorum.
Yaşanmayı bekleyen hatıraları unutuyorum.
Yalnızlığın beni koruduğunu unutuyorum.
Etrafımdaki kalabalığın beynimin bir oyunu olduğunu unutuyorum.
Neden orada olduğumu unuttum.
Dile getireceğim şeyleri hatırlamıyorum.
Unutunca hatırlamadığımı hatırlıyorum.
Neler yaşadığımı unutuyorum.
Gözlerimdeki yıllanmış acılarımı göremiyorum.
Değiştirmem dediğim sigaramı değiştirmiş gibiyim.
Kendi kendimi kaybettiğimi hatırlıyorum.
Sözlerinizin siyasi bir slogan olduğunu unutmuyorum.
Her şeyin ince bir sessizlikle başladığını hatırlıyorum.
İnandığım şeyler, sadece bir kaç kağıt parçasından ibaret.
Ben yarım bir hikaye bile olmadığımı unutmuyorum.
Duyulması gereken, okunulması gereken şeyler yazmadım.
Ben rengarenk siyahları olan bir odada sonsuza dek nefesimi tutuyorum.
Yazmaya devam edersem bir son bulamayacağımı biliyorum.
Ben, benim dışımda; insanlık karanlığım dan uzakta.
Kendi gölgemin sessizliğinde boğuldum. Yazmayı bırakamıyorum.
Ben sustum. . .
Devamını Oku »