18 Mayıs 2015 Pazartesi

Acı bir şarkının çığlığı.

Gün geçtikçe hiç bilmediğim bir his gibi soluyorum.
Merhametsiz biri olarak gösterildim.
Kendim, beni umursamıyor. 
Ölecek olan bir beden için bir şey yapmaya gerek yok.
Beni gerçekten kimse sevmez.
Zamansız sanki her şey.
Yazdıkça aslında bir şeyleri yazamadığımı görüyorum.
Kelimeler bir daireyi takip edip aynı yerde duraksıyor.
Hayatımdaki her anı pastel renkler ile boyalı.
Oda o kadar çok karanlık ki, karanlığı bile göremiyorum, sevdiğim bir karanlıktı oda yok oldu. 
Sanki karanlık olan benim, oda aydınlık. 
Beceriksiz bir kadere, yada garip bir adama sahibim.
Bedenimin dışında hiç bilmediğim bir yerdeyim.
Renkler, iyi hisler, bilmediğim şeyler hiç tanımadan küsmüş bana.
'' Her şeyin, hiç bir şeyin '' ortasında kalmış gibiyim.
İnsanlara söylediklerim gerçek dışı, yaşanan bir farksızlık.
Daha adımlarını atmadan önüne kırmızı halılar açılan mükemmel birisiydi.
Karlarla kaplanmış bir kalp.
Ağır sessizliklerin hikayeleri.
Her masal bir gün biter mi?
Her rüya bitmek zorunda mı?
Mutluluk kavramı hiç var olamak için uydurulan bir hissin mi eseri?
Sessizlik başlıyor, kelimeler yetinemiyor.
Bir şarkının çaresiz notaları gibiyim.
'' Gökkuşağı renkli '' bulutlar nerede?
Peri masalı şarkısı.
Her kötü düşüncelerin, hitapların resmedilmiş hali gibiyim.
Zayıf, ve kötü birisi.
Duyduklarım son yolcu.
Düşüyorum kelimelerden, dışlanmış gibi.
Devamını Oku »

14 Mayıs 2015 Perşembe

Ne anlatmalıyız?

Ne konuşsam?
Ne anlatsam?
Neyi dile getirsem bilmiyorum.
Buz kütlesine hapsolmuş gibiyim.
Gözlerim bir krallık oluşturdu tuzlardan, ıslak bir şehir.
Kurumuş suların altına gömülmüş siyah bir şehir.
Her insanın yüz hatlarında kendi şehirleri gizli.
Hiç-sizliğin ilk sahibi karanlıkta boğuluyor.
Ben öpüldüğünde prens olmayan bir kurbağa.
Mumlardan bir dağ oluşturdum, küçük bir kağıdın üstünde.
Yarım kalan hikayeler gibi eksikler.
Küçük bir kağıt büyük bir yaşam.
Neden günah gibi dinin en çirkin kavramına sığınıyorsunuz?
Yazıldıkça anlamları soluyor kelimelerimin.
Kaybediyorum sanki her zamanki gibi.
Üzüntüyle mutlu olan hastalıklı bir beynim var.
Sanki zihnim bir kütüphane gibi.
Tüm kitaplarımın sayfaları kopmuş ve uçuşuyorlar.
Aralarından hangi kelimeleri seçip konuşmalıyım diye düşünüp duruyorum.
Galiba delirdim.
Yarınlar çok geç.
Zaman kovmuş beni.
Dinlediğim bir kayıt parçasındaki alıntılar gibiyim.
Ben ben olabilmek için bir çok bedel ödemişim.
Fakat ben silik biri bile olamamışım.
Kaybettim ben kendi kendimi.
İçimde siyah bir koza var, küçük kanatlı bir kelebeğin kozası.
Ya düşüncelerin, yada cümlelerin sırası düzensiz.
Nereye uçacağını bilmeyen pastel renkli kör bir kelebeğim.
Ne zihnimdeki sesler son buluyor, nede kelimelerin satırları.
Devamını Oku »

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Uyku öncesi huzursuz eden diyaloglarımın kıymetsiz satırları.

Sadece sesler duyuyorum, karanlığın kelebek kanadı sesleri.
Tek ihtiyacım bir hafıza kaybı.
Acımıyor hiç üzüntülerim.
Acıtmıyor tokatlarım.
Acımıyor artık bana benliğim.
Susup izledim sessizce uzaktan beni.
Acıtıyor. . . . 
Bir şeylerin eksik olduğunu düşünme düşüncesi.
Sokaklar duvarlarda kaybedilmiş ruhsuz bedenleri taşıyor.
O kadar çok yanlış ki düşüncelerim, yanlışlık acımasız davranıyor.
Yalnızlık kucakladı ve sildi göz yaşlarını.
Duymak istemiyorum içimdeki kişiliklerin neden tümcelerini.
Bu gün tekrar görüyorum hiç kimse oluşumu. 
Doğduğum günün nefretinin ismiyle kutsanmış ruhum.
Bir köleliğin suskun adımları var ellerimde.
Artık kayıp cümleler.
Bu kadar karanlık mı kelebeğin rengi?
Bu kadar basit mi gecenin gök yüzü?
Bu kadar basit mi bir şarkıyı anlamak?
Bu kadar basit mi yaşananların notalarını yaşamak?
Bu kadar basit değil doğru cümleyi bulmam.
Zor, zor demek kolay, zor olan düşüşler.
Duymak istiyorum şimdi neden diyen sesleri.
İhtiyacım yok bir hafıza kaybına.
Acıyor bana üzüntülerim.
Acıtıyor tokatlarım.
Acımıyor artık bana benliğim.
Susup izledim sessizce uzaktan beni.
Bir cümleye başlamak zor, virgüllerin arasını doldurmak kolay.
Bir başlangıç zor, başlangıcı devam ettirmek göreceli.
Bir yazarak cümleyi tamamlamak kolay, son bulmak zor.
Ellerimi yönetemiyorum zihnimi uyutamıyorum, ben gene bir yazıya son bulamadım, bulamıyorum.
Mumların ışığı üstümde uyurken ben gölgemin üstünde uyumaya gidiyorum.
Devamını Oku »

3 Mayıs 2015 Pazar

Hiç-sizliğin geçmişteki ilk sahibi.

Bazen hatırlatıcılara ihtiyaç duyarız.
Sonsuz düşler kurmak yerine geçmişi izliyoruz.
Geleceği geçmiş ile kirletip. Geçmişi gelecek ile aydınlatıyoruz.
Karanlık bir odanın içinde rengarenk griler var.
Saatlerdir dışarı bakıyorum,saatlerdir yağmur yağıyor görüyorum;
Ama yerler kuru.
Sanki gördüğüm farklı bir zaman dilimi. 
Ya gelecekte yaşanan yağmur sahnesini yada geçmişte yaşanan bir geceyi görüyorum.
Aynı anda yaşanan iki zaman. Aslında bunu zaten biliyoruz, her zaman aynı zaman içinde hem geçmişi hem geleceği yaşıyoruz.
Kavramsal olarak bildiğimiz bir zaman teorisi, zaman yalnız mı? 
Yoksa bizler gibi çoğul mu?
Zamanı yaratan canlılar olabilir mi?
Garip düşüncelerimle korku içindeyim.
Mezarlıklar yaprakların hüzünlü şarkılar mırıldandığı soğuk düşlerle dolu.
Zaman dökülüyor saatlerin içinden geleceğe; gelecek ise geçmişe.
Geçmişteki zamanlar ölülerin külleri sanki.
Tuhaf döngüler var yada tuhaf karakterim var.
Dinlediğim şarkıda kendimi görüyorum. 
Sese dokunuşum gibi; bu bir hatırlatıcı.
Bir labirent var duvarları ve haritası olmayan, içimde yarattığım fakat içinde kaybolduğum. 
Susuyorum çünkü bir şeylere bahane olan suskunlukları-m var; 
Ve diz çöküyorlar konuşmam için. 
Sessizlik artık benden sıkılmış ve uykularımı çığlıklar atarak uyandırıyor. 
Rüzgar dışlamış beni üşü-yemiyorum.
Bu Dünya'daki, her şey başka yere gitmiş gibi.
Karanlık beni esir almış boş bir kutuya koymuş.
Bu kutu kendi hakkımda bilmediğim şeyleri biliyordu. 
Karanlık sanki zihnimin gerçeği bana yansıtmasıydı.
Bilmediğim silik düşleri gösteren bir ışıktı.
Siyah ışığı olan bir fener beni aydınlatıyordu. 
Karanlık renkli bir odada bir ışık olabilir. 
Renklerin ışıltısı, ışığı; karanlıkta bir renk değil midir?
İnsanlığımdan kalan ne varsa saklamış ve kimseye bir şey kalmamış gibi.
Hiç mutlu olduğumu hatırlamıyorum.
Sanki öyle bir duygu yokmuş gibi. 
Var olduğunu iddia eden insanlar ise biz diğer insanlara boş bir şeyi inandırmaya çalışan zevzekler olduğunu düşünüyorum. 
Bizi hiç var olmayan bir şey için yoruyor olabilirler. Bazı şeyleri görmemizi istemiyorlar yada onlar gibi bir şeye inanıp o şeyin olmadığını görüp üzülmemizi istiyorlar.
Üzgünken daha çok üzülmemizi.
İnsanlar sadist.
Her kavramın asil bir ilk sahibi vardır.
Asil bir sevgi var korkunun bile korkudan korktuğu.
Bir ses var bir uğultu gibi ama bu güzel bir uğultu ardından bir rüzgar esiyor, burada esen rüzgarı o sesin yanın da da duyuyorum sanki beni izliyor, beni dinliyor. 
Tınısı beni çağırıyor, sanki bilmediğim bir dilde konuşuyor anlıyorum ama anladığımı bilmiyorum. 
Gel diye sesleniyor ama nerede olduğunu bilemiyorum.
Galiba ben hiç-sizliğin geçmişteki ilk sahibiyim.
Devamını Oku »

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Kararsızlık


Bir kadın görüyorum bir o kadar çaresiz, ama bir o kadar güçlü.
Sözcükleri seçemiyor, anılarını silemeyen zaman ile savaşıyor.
Kurmak istediği cümleleri terk etmeye devam ediyor.
Beni korkutuyor.
Anlam veremiyorum, ne başı var ne sonu; karşısında kendimden utanıyorum. 
Tenine işlenmiş acıların katili olmak istiyorum.
Yarım yamalak cümlelerimin ne anlama geldiğini bilmiyorum.
Biriktirdiğim cümlelerimi, unutuyorum.
Yaşanmayı bekleyen hatıraları unutuyorum.
Yalnızlığın beni koruduğunu unutuyorum.
Etrafımdaki kalabalığın beynimin bir oyunu olduğunu unutuyorum.
Neden orada olduğumu unuttum.
Dile getireceğim şeyleri hatırlamıyorum.
Unutunca hatırlamadığımı hatırlıyorum.
Neler yaşadığımı unutuyorum.
Gözlerimdeki yıllanmış acılarımı göremiyorum.
Değiştirmem dediğim sigaramı değiştirmiş gibiyim.
Kendi kendimi kaybettiğimi hatırlıyorum.
Sözlerinizin siyasi bir slogan olduğunu unutmuyorum.
Her şeyin ince bir sessizlikle başladığını hatırlıyorum.
İnandığım şeyler, sadece bir kaç kağıt parçasından ibaret.
Ben yarım bir hikaye bile olmadığımı unutmuyorum.
Duyulması gereken, okunulması gereken şeyler yazmadım.
Ben rengarenk siyahları olan bir odada sonsuza dek nefesimi tutuyorum.
Yazmaya devam edersem bir son bulamayacağımı biliyorum.
Ben, benim dışımda; insanlık karanlığım dan uzakta.
Kendi gölgemin sessizliğinde boğuldum. Yazmayı bırakamıyorum.
Ben sustum. . .
Devamını Oku »