3 Mayıs 2015 Pazar

Hiç-sizliğin geçmişteki ilk sahibi.

Bazen hatırlatıcılara ihtiyaç duyarız.
Sonsuz düşler kurmak yerine geçmişi izliyoruz.
Geleceği geçmiş ile kirletip. Geçmişi gelecek ile aydınlatıyoruz.
Karanlık bir odanın içinde rengarenk griler var.
Saatlerdir dışarı bakıyorum,saatlerdir yağmur yağıyor görüyorum;
Ama yerler kuru.
Sanki gördüğüm farklı bir zaman dilimi. 
Ya gelecekte yaşanan yağmur sahnesini yada geçmişte yaşanan bir geceyi görüyorum.
Aynı anda yaşanan iki zaman. Aslında bunu zaten biliyoruz, her zaman aynı zaman içinde hem geçmişi hem geleceği yaşıyoruz.
Kavramsal olarak bildiğimiz bir zaman teorisi, zaman yalnız mı? 
Yoksa bizler gibi çoğul mu?
Zamanı yaratan canlılar olabilir mi?
Garip düşüncelerimle korku içindeyim.
Mezarlıklar yaprakların hüzünlü şarkılar mırıldandığı soğuk düşlerle dolu.
Zaman dökülüyor saatlerin içinden geleceğe; gelecek ise geçmişe.
Geçmişteki zamanlar ölülerin külleri sanki.
Tuhaf döngüler var yada tuhaf karakterim var.
Dinlediğim şarkıda kendimi görüyorum. 
Sese dokunuşum gibi; bu bir hatırlatıcı.
Bir labirent var duvarları ve haritası olmayan, içimde yarattığım fakat içinde kaybolduğum. 
Susuyorum çünkü bir şeylere bahane olan suskunlukları-m var; 
Ve diz çöküyorlar konuşmam için. 
Sessizlik artık benden sıkılmış ve uykularımı çığlıklar atarak uyandırıyor. 
Rüzgar dışlamış beni üşü-yemiyorum.
Bu Dünya'daki, her şey başka yere gitmiş gibi.
Karanlık beni esir almış boş bir kutuya koymuş.
Bu kutu kendi hakkımda bilmediğim şeyleri biliyordu. 
Karanlık sanki zihnimin gerçeği bana yansıtmasıydı.
Bilmediğim silik düşleri gösteren bir ışıktı.
Siyah ışığı olan bir fener beni aydınlatıyordu. 
Karanlık renkli bir odada bir ışık olabilir. 
Renklerin ışıltısı, ışığı; karanlıkta bir renk değil midir?
İnsanlığımdan kalan ne varsa saklamış ve kimseye bir şey kalmamış gibi.
Hiç mutlu olduğumu hatırlamıyorum.
Sanki öyle bir duygu yokmuş gibi. 
Var olduğunu iddia eden insanlar ise biz diğer insanlara boş bir şeyi inandırmaya çalışan zevzekler olduğunu düşünüyorum. 
Bizi hiç var olmayan bir şey için yoruyor olabilirler. Bazı şeyleri görmemizi istemiyorlar yada onlar gibi bir şeye inanıp o şeyin olmadığını görüp üzülmemizi istiyorlar.
Üzgünken daha çok üzülmemizi.
İnsanlar sadist.
Her kavramın asil bir ilk sahibi vardır.
Asil bir sevgi var korkunun bile korkudan korktuğu.
Bir ses var bir uğultu gibi ama bu güzel bir uğultu ardından bir rüzgar esiyor, burada esen rüzgarı o sesin yanın da da duyuyorum sanki beni izliyor, beni dinliyor. 
Tınısı beni çağırıyor, sanki bilmediğim bir dilde konuşuyor anlıyorum ama anladığımı bilmiyorum. 
Gel diye sesleniyor ama nerede olduğunu bilemiyorum.
Galiba ben hiç-sizliğin geçmişteki ilk sahibiyim.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder